onecikan-yargitay

 

BLOG DOKÜMAN

 

Karar Özeti: Özlük hakkı ödemesine esas hükümlerden, Yönetmelik hükümleri ile Kanun hükümlerinin farklı olması ve çelişmesi durumunda, hangi hükmün esas alınacağına ilişkindir.

Hukuk Genel Kurulu         2017/1323 E.  ,  2020/59 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve davalı asil tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalının 11.12.2011 tarihinde gerçekleşen olayda dava dışı polis memuru Aydın Alptekin’i 10 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaraladığını, polis memuru Aydın Alptekin’e müvekkili idarece 2330 sayılı Kanun uyarınca 6.801TL ödeme yapıldığını, bu nedenle müvekkili idarenin zarar gördüğünü, bu zararın davalıdan rücuen tahsil edilmesi gerektiğini ileri sürerek, bu bedelin ödeme tarihi olan 23.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı; polis memurunun kendisini darp ettiğini, olayda bir suçunun olmadığını, rahatsızlığının olduğunu ve olaydan sonra ataklarının çoğaldığını, asıl mağdurun kendisi olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2013 tarihli ve 2013/173 E., 2013/804 K.sayılı kararı ile; olay tarihi olan 11.12.2011’de en yüksek Devlet memuru brüt aylığını esas alan bilirkişi raporuna göre ödenmesi gereken nakdi tazminatın 3.674,22TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 3.674,22TL’nin ödeme tarihi olan 23.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.09.2014 tarihli ve 2014/9026 E., 2014/12013 K.sayılı kararı ile;
Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile, “…Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2330 sayılı Kanunda belirlenen yönteme uyulmamış olup, 2330 sayılı Kanun’un 3. maddesi 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerine uygun olmayan yöntemle, en yüksek devlet memuru brüt aylığının 60 katı esas alınarak hesaplama yapılmıştır.
Şu durumda, rücunun kapsamının 2330 sayılı Yasa’nın 3. maddesi esas alınmak suretiyle olay tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının 100 katı tutarının iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında yapılacak hesaplama ile belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.02.2015 tarihli ve 2014/766 E., 2015/99 K.sayılı kararı ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle ve Yüksek Yargıtay’ın bu konuda istikrar kazanmış kararlarında tazminat hesaplamasının olay tarihindeki katsayı ve en yüksek Devlet memuru maaşına göre yapılması gerektiğinin belirtildiği, bilirkişi raporunda bu yöndeki içtihatlara uyulduğu, davanın 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’dan kaynaklandığı, belirtilen Kanun’un 4. ve 5. maddelerinde hesaplama kuralları ve formüllerinin belirlenmiş olduğu, Kanun’un 7. maddesinde yaralanma hâlinde sakatlık derecelerine girmeyen yaralanmalarda iş ve güce engel bulunan her gün için kalıcı eser bırakılmaması hâlinde 5. maddedeki tutarın %1 oranında tazminat ödeneceğinin belirtildiği, 5. maddede belirtilen tutarın 60 kat olduğu, en yüksek Devlet memuru aylığı göstergesi ile katsayı çarpımı ve her bir gün için %1’in 60 katı hesap edildiğinde olay tarihi itibariyle 3.674,22TL’nin tespit edildiği, Nakdi Tazminatın Ödenme Usulü ve Şekillerine İlişkin Yönetmeliğin 4, 5 ,6 ve 7. maddeleri aynen uygulanarak tazminat miktarının belirlendiği, bu nedenle bozma kararının yerinde olmadığı, Kanun’da 60 kat tutarı ile hesaplama yapılacağının açıkça belirtildiği, karardan sonraki gelişmelerin ise kararı etkilemeyeceği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ile davalı asil tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Tazminat miktarının belirlenmesinde; 2330 sayılı Kanun’un 7. maddesinde yaralanma hâlinde, sakatlık derecelerine girmeyen yaralanmalarda iş ve güce engel bulunan her gün için kalıcı eser bırakılmaması durumunda 5. maddedeki tutarın (60 kat) %1 oranının mı, yoksa 2330 sayılı Kanunu’nun 3. maddesi esas alınmak suretiyle olay tarihindeki en yüksek Devlet memuru brüt aylığının 100 katı tutarının iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1 oranının mı esas alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
a. Davalı asilin temyiz talebinin incelenmesinde;
Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Davalı asil tarafından ilk karar temyiz edilmediğinden onun yönünden verilen karar kesinleşmiştir. Bu nedenle davalı asilin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yarar bulunmamaktadır.
O hâlde davalı asilin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
b. Davacı vekilinin temyiz talebinin incelenmesine gelince;
12. Öncelikle eldeki davada sorumluluğun kaynağını oluşturan haksız fiil ile ilgili yasal düzenlemelerin ve ilkelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. Haksız fiilden doğan borçlar; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41–60, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49–76. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
14. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın “Mesuliyet şeraiti” başlıklı 41. maddesinde;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.”
hükmü yer almaktadır.
15. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
16. Haksız fiilden söz edilebilmesi için BK’nın 41. maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.
17. 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un (2330 sayılı Kanun) “Nakdi Tazminat” başlıklı 3. maddesinin a ve b bentleri;
“…a) (Değişik: 1/4/1998 – 4356/1 Md.) Ölenlerin kanuni mirasçılarına, en yüksek Devlet Memuru brüt aylığının (Ek gösterge dahil) 100 katı tutarında,
b) (Değişik: 1/4/1998 – 4356/1 md.) Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malül olanlara 200 katı, diğer sakatlananlara (a) bendinde belirtilen tutarın % 25’inden % 75’ine kadar, yaralananlara ise % 20’sini geçmemek üzere sakatlık ve yaralanma derecesine göre,
Nakdi tazminat ödenir.
Bu nakdi tazminatın tespitine esas tutulacak aylık; tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek Devlet memuru aylığının (Ek gösterge dahil) brüt tutarıdır.”
hükmünü içermektedir. ( Maddenin (b) bendindeki “sakatlananlara” ve “sakatlık” ibareleri 25.04.2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1. maddesi ile “engelli hâle gelenlere” ve “engellilik” şeklinde değiştirilmiştir.)
18. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik’in (Yönetmelik) ilgili hükümleri ise aşağıdaki gibidir:
“…Nakdi Tazminatın Ödenme Usulü ve Şekilleri
Nakdi tazminatın tesbitinde esas alınacak aylık
Madde 4 – Nakdi tazminatın tesbitinde esas alınacak aylık, tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarıdır.
Ölüm hali
Madde 5 – Ölüm halinde 4 üncü maddede belirtilen aylığın 60 katı tutarının;
(1) a) Ölenin eş ve füruu veya yalnızca füruu ile içtima etmeleri halinde ve ölüm tarihinde sağ olan ana ve babasının her birine ayrı ayrı olmak üzere % 15’erlik kısmı ödendikten sonra kalanı içtima eden diğer mirasçılara ödenir. Ancak ana ve babaya verilen tazminat çocukların her birine ödenen tazminattan fazla olamaz.
b) Diğer hallerde miras hükümleri uygulanır. Mirasçılara intikal edecek tazminatın hesap ve tahakkukunda veraset ilamı ile aile nüfus kayıt örneği esas alınır.
Yaralanma Hali
Madde 7- Yaralanma halinde, 6 ncı maddede belirtilen sakatlık derecelerine girmeyen yaralanmalarda, yaranın raporla belirlenen iş ve güce engel olma süresi ile arıza bırakıp bırakmadığı dikkate alınarak 5 inci maddede belirtilen tutarın % 20’sini aşmamak şartı ile, iş ve güce engel bulunan her gün için, arıza bırakmaması halinde 5 inci maddedeki tutarın % 1’i, arıza bırakması halinde % 2’si oranında tazminat ödenir.”
19. 22/02/2013 tarihinde yukarıda belirtilen Yönetmelik’te aşağıdaki şekilde değişiklik yapılmıştır.
“…Ölüm hali
Madde 5 – Ölüm halinde 4 üncü maddede belirtilen aylığın 100 katı tutarının;
(1) a) Ölenin eş ve füruu veya yalnızca füruu ile içtima etmeleri halinde ve ölüm tarihinde sağ olan ana ve babasının her birine ayrı ayrı olmak üzere % 15’erlik kısmı ödendikten sonra kalanı içtima eden diğer mirasçılara ödenir. Ancak ana ve babaya verilen tazminat çocukların her birine ödenen tazminattan fazla olamaz.
b) Diğer hallerde miras hükümleri uygulanır. Mirasçılara intikal edecek tazminatın hesap ve tahakkukunda veraset ilamı ile aile nüfus kayıt örneği esas alınır.
Yaralanma hali
Madde 7 – (Değişik: 22/2/2013-2013/4380 K.)
Yaralanma halinde, kurumlarınca sevk edildikleri Devlet hastaneleri, askeri hastaneler, üniversite hastaneleri veya Adli Tıp Kurumu tarafından verilen adli muayene raporlarında belirtilen yaralanmaların en ağır olanı üzerinden (farklı teşhisler olması halinde) 5 inci maddedeki tutarın yaralanmanın;
a) Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olması halinde %3’ü, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmaması halinde %5’i oranında,
b) Vücutta kemik kırılmasına neden olması ve kırığın kişinin hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif derecede olması halinde %7’si, orta derecede olması halinde %10’u, ağır derecede olması halinde % 15’i oranında,
c) Kişinin yaşamını tehlikeye sokacak derecede olması halinde %20’si oranında,
d) Araz bırakması halinde %20’sini aşmamak şartıyla yaralanma derecelerinde belirtilen oranların iki katı tutarında, ödeme yapılır.”
20. Bilindiği üzere, hiyerarşik normlar sistemi olan hukuk düzeninde, alt düzeydeki normların, yürürlüklerini üst düzeydeki normlardan aldığı kuşkusuzdur. Normlar hiyerarşisinin en üstünde evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunmakta, daha sonra gelen kanunlar yürürlüğünü Anayasa’dan, tüzükler yürürlüğünü kanundan, yönetmelikler ise yürürlüğünü kanun ve tüzükten almaktadırlar. Bir normun kendisinden daha üst konumda bulunan ve dayanağını oluşturan bir norma aykırı veya bunu değiştirici nitelikte bir hüküm getirmesi mümkün bulunmamaktadır (Kuluçlu, E.:Türk Hukuk Sisteminde Normlar Hiyerarşisi ve Sayıştay Denetimine Etkileri, Sayıştay Dergisi, sayı:71, s.21).Yürütme organının düzenleyici işlemleri arasında yer alan yönetmelikler ise, Anayasa’nın 124. maddesi ile düzenlenmiştir. Belirtilen madde ile bakanlıklara ve kamu tüzel kişilerine, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelik çıkarabilme yetkisi verilmiştir (Kuluçlu, s.6)
21. Önemle belirtmek gerekir ki, yönetmeliklerin kanuna aykırı hüküm içermemesi gerektiğine ilişkin ilke, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde;
23. Dava, davacı idare tarafından davalının haksız eylemi ile yaralanan dava dışı polis memuruna 2330 sayılı Kanun’un 3/b maddesi gereğince ödenen nakdi tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkin olup; 2330 sayılı Kanun gereğince ödemekle yükümlü olduğu tazminatı zarar görene ödeyen davacı idarenin ödediği tazminatın haksız fiil faili olan davalıdan rücuen tazminini isteme hakkına sahip olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
24. Ancak, yukarıda da açıklandığı üzere olay tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik’te rücu tazminatının hesabında en yüksek Devlet memuru brüt aylığının 60 katı tutarının iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında yapılacak hesaplama ile belirlenmesi gerektiği hususu belirtilmiş olsa da, yönetmelik kanuna aykırı düzenleme içeremeyeceğinden, içermesi hâlinde ise Kanun hükmünün esas alınması gerektiğinden; 2330 sayılı Kanun’un 3/a ve 3/b maddelerine göre ve olay tarihte yürürlükte olan Yönetmelik’in 7. maddesinde belirtildiği üzere rücu tazminatının hesabında, olay tarihindeki en yüksek Devlet memuru brüt aylığının 100 katı tutarının iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1 oranında yapılacak hesaplama ile belirlenmesi gerekir. Nitekim, anılan Yönetmelik 22.02.2013 tarihinde 2330 sayılı Kanun’a uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.
25. Mahkemece açıklanan ilkeler çerçevesinde rücu edilecek tazminatın miktarı belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
26. Nitekim Özel Daire de bozma kararında aynı hususa işaret etmiştir.
27. Bu durumda direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Davalı asilin temyiz isteminin (III-a) bölümündeki gerekçelerle hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının (III-b) bölümündeki gerekçelerle kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3. madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanunun 440. maddesinin III/1. bendine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.01.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Malimevzuat.com.tr