BLOG DOKÜMAN

 

Yazımızda, Sayıştay kararlarında yer alan kamu zararının müştereken ve müteselsilen ödettirilmesi ifadesinden ne anlaşılacağı ve idarenin bu zararları personelden hangi oranda tahsil edebileceği açıklanacak; sonrasında örnek bir olay üzerinden detaylandırma yapılacaktır.

Bilindiği üzere Sayıştay daireleri, sorgular aracılığı ile savunması alınan kamu görevlileri hakkında kamu zararına hükmederken, ilgililerin kasıt, kusur ya da ihmalinin olup olmadığına bakmakta ve oluşan kamu zararı ile kusurlu işlem ya da eylemler arasında illiyet bağı olup olmadığını araştırmaktadır.

Bir konuya ilişkin oluşan kamu zararından dolayı, örneğin üç kamu görevlisinin kasıt ya da ihmali varsa; o üç kamu görevlisi toplam kamu zararından müştereken (ortaklaşa) ve müteselsilen (zincirleme) sorumlu tutulmaktadır.

Peki müştereken ve müteselsilen sorumluluk ne ifade etmektedir? Haklarında ortaklaşa ve zincirleme tazmin hükmü verilen kamu görevlileri nasıl hareket edeceklerdir? Borcu kim ne kadar hangi oranda ödeyecektir?

Müteselsil borçluluk durumu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 162 – 168 inci maddelerinde düzenlenmiştir.

Buna göre; alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ödenmesini, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilmektedir.

Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam etmektedir. Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını ödemişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olacaktır.

Borçlar Kanunu’nda yer alan hükümden; Sayıştay Kararı gereği alacaklı durumdaki idarenin, ilamda yer alan kamu zararının tamamını borçluların birinden isteyebileceği gibi bir anlam çıksa da, Anayasa’nın 10 uncu maddesinde yer alan “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” hükmü gereği, idarenin borcun tamamını bir personelden talep edip diğerlerine işlem tesis etmemesi, idari yargıda işlemin iptali ile sonuçlanabilir.

İdarenin yapması gerekene kişi borçlarını kişi sayısı ile orantılı olarak takip etmesidir. Ancak bu durum müteselsil sorumluğun Kanun’da yer alan sonuçlarını kaldırmayacağından; herhangi bir personelden takip ve tahsilin olanaksız hale gelmesi durumunda borç diğer sorumlulardan talep edilebilecektir.

Müşterek sorumluluk ise müteselsil sorumluluktan farklı olarak, borçluların borca kendi hisselerine düşen oranda ortak olmalarını ifade etmektedir. Borcun paylaştırılmasında kusur oranı ve kusur sonucu oluşan kamu zararı tutarı dikkate alınmaktadır.

Konuyu toparlayacak olursak, Sayıştay daireleri (temyiz ve diğer kanun yolarında da bu durum geçerlidir) olayda meydana gelen kamu zararını, kusur durumlarını dikkate alarak müşterek sorumluluklara ayırmakta; müşterek sorumluluk grupları içerisinde yer alan görevlileri bu gruptaki zarardan müsteselsil sorumlu tutmaktadır.

Örnek olay;

Sayıştay dairelerinde yapılan yargılama sonucunda, X belediyesinde üç ödeme emri belgesi ile toplam 120 bin TL’lik kamu zararına sebebiyet verildiğini varsayalım. Ödeme emirlerinde yer alan tutarları eşit kabul edelim (40 bin ’er TL).

Birinci ve ikinci ödeme emri belgelerinde harcama yetkilisi Hasan Bey ile geçekleştirme görevlisi Ali Bey’in imzası bulunsun.

Üçüncü ödeme emrinde ise harcama yetkilisi Doğan Bey ile yine gerçekleştirme görevlisi Ali Bey’in imzası bulunsun.

Öncelikle belirtelim ki 120 bin TL’lik borcun tamamından Hasan Bey, Ali Bey ve Doğan Bey müştereken (kusurları oranında) sorumlu olacaklardır. Bu olaydaki kusur oranı ise imzası bulunan ödeme emri sayısına göre belirlenecektir.

Her bir ödeme emrinde yer alan 40 bin TL’lik tutara ise, o ödeme emri belgesinde imzası bulunan kamu görevlileri müteselsilen sorumlu olacaklardır.

Şimdi paylaştırmayı yapalım,

  1. Hakediş: 40 bin TL’lik kamu zararından Hasan Bey ve Ali bey,
  2. Hakediş: 40 bin TL’lik kamu zararından Hasan Bey ve Ali bey,
  3. Hakediş: 40 bin TL’lik kamu zararından Doğan Bey ve Ali bey,

müştereken ve müteselsil sorumlu olacaklardır.

Malimevzuat.com.tr