"); pri.document.close(); pri.focus(); pri.print(); pri.close(); }

ÖZET: Başvuran, Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dermatoloji uzmanı olarak çalıştığını, “Psoriasis- Sedef” kliniğinde hasta bakmasının engellendiğini ve birim yetkilisi tarafından mobbinge maruz kaldığını iddia ederek mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir. İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü, başvuranın geçici görevine başlamasından sonra kendisine haftada bir gün “psöriasis” polikliniği açıldığını ve diğer günlerde genel cildiye polikliniğine devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, başvuranın eğitim seminerlerine katılmasına yönelik herhangi bir engelleme olmadığı, ancak katılım sağlamadığına dair tutanak tutulduğu ifade edilmiştir.

İdare, başvuranın ilaç raporlarıyla ilgili iddialarının da mevzuata uygun olarak değerlendirildiğini, rapor çıkartma sürecinin belirli şartlara bağlı olduğunu vurgulamıştır. Mobbing iddialarının incelenmesi sonucunda, başvuranın sistematik bir şekilde yıldırma veya pasifize etme amacı güden bir muameleye maruz kalmadığı sonucuna varılmıştır. İdarenin yaptığı işlemlerin kamu hizmetinin gereği olduğu ve başvuranın taleplerinin karşılandığı tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, başvurunun reddine karar verilmiş ve bu kararın başvurana tebliğ edilmesi gerektiği belirtilmiştir. İlgili mevzuat çerçevesinde, başvuranın yargı yoluna başvurma hakkı saklıdır.

T.C. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

(OMBUDSMANLIK)

SAYI : 2024/12407-S.24.18795

BAŞVURU NO : 2024/6994

KARAR TARİHİ : 14.11.2024

RET KARARI

BAŞVURAN VEKİLİ / TEMSİLCİSİ :

BAŞVURUYA KONU İDARE : İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ

Mobbing yapılmasına ilişkin iddialar hakkındadır.

BAŞVURUNUN KONUSU :

BAŞVURU TARİHİ : 31.05.2024

I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

1) Başvuran, Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma hastanesinde dermatoloji uzmanı olarak

çalıştığını, “Psoriasis- Sedef” kliniğinde hasta bakmasının engellendiğini, birim yetkilisi tarafından mobbinge maruz bırakıldığını, eğitim seminerine katılmasının engellendiğini belirterek mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

2) Başvuranın Kurumumuza yaptığı başvuru sonucunda İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü

cevabi yazısında özetle;

2.1) Başvuran Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi kadrosunda Dermatoloji uzmanı olarak çalışmakta

iken kendi talebi ve Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliğinin 05/10/2023 tarihli ve sayılı uygunluk yazısıyla 17/10/2023 tarihinde görevine başladığı ve klinik çalışma programına eklendiği,

2.2) Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma hastanesinde Cildiye Kliniğinin bir eğitim kliniği

olduğu, öğretim üyeleri, uzman hekimler ve asistan hekimlerin eşgüdüm ve uyum içinde çalışmaları gerektiği, bu eşgüdümü sağlamak için de kliniklerde idari ve eğitim sorumlusu görevlendirildiği,

2.3) Başvuranın, 04/12/2023 tarihinde başhekimliğe kadro nakli talebinde bulunduğu, klinik idari

sorumlusunun sözlü onayı ve başhekimliğin uygun görüşü ile dilekçesinin İl Sağlık Müdürlüğüne iletildiği, İl Sağlık Müdürlüğünün 29/01/2024 tarih ve sayılı kararıyla başvuranın naklen atamasının yapıldığı,

2.4) Başvuranın geçici görevine başladıktan bir süre sonra hastane idaresine psöriasisli takip ettiği hastaları

olduğunu ve bu konuda özel poliklinik yapmak istediğini sözlü olarak bildirdiği, hastanede bir öğretim üyesi tarafından haftada bir gün “psöriasis” polikliniği yapılmasına ve genel cildiye hastaları açısından yoğun talep bulunmasına rağmen Aralık 2023 itibarıyla ilgili klinik ile konuşularak kendisine haftada 1 gün” psöriasis” polikliniği açıldığı ve diğer günlerde de genel cildiye polikliniğine devam edildiği,

2.5) Cildiye uzmanlarının genellikle kamu hastanelerinden istifa edip özelde çalışmayı tercih etmeleri

sebebiyle kamu hastanelerinde cildiye uzman sayısının azaldığından cildiye branşının merkezi randevu sisteminden en zor randevu alınan branşlar arasında yer aldığı bu nedenle genel cildiye hastalarının uzman hekime ulaşmasının sağlamak için maksimum sayıda genel cildiye polikliniği açılmasının Bakanlıkça talep edildiği ve bu sebeple sürekli olarak bu yönde düzenleyici ve düzeltici çalışmalar yapıldığı, Cildiye branşında hastaların randevu alma zorluğunun bu şekilde olmasına rağmen özelliği gereği MHRS sistemine dahil edilemeyen bir dal polikliniği olan “psöriasis” polikliniğinin başvuran adına açıldığı ve halen devam ettiği,

2.6) Süreç içinde Klinik İdari ve Eğitim Sorumlusunun 23/02/2024 tarihli dilekçesinde başvuranın uygun

olmayan endikasyonlarla ve mevzuata uygun olmayan şekilde bu hastalara rapor çıkardığını Başhekimliğe bir dilekçe ile bildirdiğini, bu durumun öncelikle sözlü olarak başvurandan sorulduğunu ve gerekli araştırmalar sonrası başvurana uyarı niteliğinde yazı gönderildiği,

2.7) Başvuranın, Klinik İdari ve Eğitim Sorumlusu ile ilgili çeşitli suçlamalarda bulunduğu ve yine

kendisinin asistanların eğitimine katılarak hizmet borcunu ödemek istediği ve kendisine mobbing uygulandığı yönünde bir dilekçe sunduğu, bu durumlar karşısında karşılıklı bu dilekçeler ile ilgili

Başhekimlikçe gerekli görüşmeler yapılarak araştırmanın yapıldığı ve başvurana cevap verildiği,

2.8) Eğitim Kliniklerinde mevzuat gereği eğitim sorumlusunun Profesör, Doçent, 1 yılını doldurmuş Doktor

öğretim üyesi ve Başasistanlar tarafından verilebildiği, Uzman hekimlerin eğitim ile ilgili herhangi bir sorumluluklarının olmadığı, ancak zaman zaman uzman hekimlerin bilgi ve tecrübelerine göre eğitim sorumlularınca kendilerine seminer ve benzeri görevlerin kendi talepleri olması dahilinde akademik kariyerlerine de katkı sunmak için verilebildiği, eğitim sürecini tamamlamış olan uzman hekimlerin hastanelerde esasen hizmetin aksamadan devam etmesi için görevlendirildiği, ancak yine de hastane idareleri tarafından uzman hekimlerin kendilerini yenileyebilmeleri açısından hizmetin büyük oranda aksamayacağı düşünülen branşlarda klinik eğitim toplantılarına katılabilmeleri için eğitim saatlerinde

MHRS randevularının kapatılmasına müsaade edilebildiği, hastane idaresi tarafından da uygulamanın bu şekilde yapıldığı, ancak esas olanın eğitim sürecini tamamlamış olan uzman hekimlerin hizmetin aksamadan sürdürebilmesini sağlamak olduğu,

2.9) Cildiye kliniğinde de uygulamanın bu şekilde yapıldığı, eğitimlere katılmak isteyen uzman hekimlerin

MHRS randevularının kapatılarak eğitime katılımlarının sağlandığı, ancak başvuranın eğitimlere katılmadığına ilişkin idari sorumlu tarafından tutanak sunulması üzerine kendisine tam gün MHRS randevusu açıldığı,

2.10) Başvuranın hastalarına rapor çıkartamaması iddiaları ile ilgili olarak, Psöriasis hastalığı ve benzeri

hastalıklarda kullanılan özellikli ve Bakanlık onayı gereken bazı ilaçlar için çoğunlukla 3 (üç) hekim onayı gerektiği, bu durumda rapor çıkartma sürecini başlatan hekim kişinin hastalığı ve tedavisinde kullanılması gereken ilaçlarla ilgili en az 2 (iki) hekimi endikasyon açısından ikna etmesi gerektiği ve bu iki hekimin bazen aynı branş bazen de mevzuatın öngördüğü diğer branşlardan olduğu, bir hekim tarafından başlatılan ilaç ve diğer raporlar ile ilgili diğer uzman hekimlerin rapora katılımına mecbur tutulamayacağı, dolayısıyla başvuranın hastalarına rapor çıkarmasının engellendiği suçlamalarının dayanaksız olduğunun mevzuat incelendiğinde görüleceği,

2.11) Başvuranın klinik içinden diğer hekimlerden raporları ile ilgili uygunluk alamayınca başka

kliniklerden uzman hekim onayı için isimlerini imzaya açtığı ve onların uygun görüp imzaladığı raporları tamamladığı, bu konu ile ilgili diğer klinik uzman hekimlerinin kanaatlerine idaremizce herhangi bir müdahalede bulunulmadığı ve birçok raporun bu şekilde çıkartılarak ilaçların hastalar tarafından kullanıldığı, ancak ilgili hekime bu tarz raporlardan çıkabilecek idari ve hukuki sorunlarda kendisinin sorumlu olacağının yazılı olarak bildirildiği, dolayısıyla ilgili hekime mevzuat çerçevesinde çok pahalı olduğu bilinen ve özel endikasyonlarla kullanılması gereken bu ilaçların kullanımı ve raporlanması ile ilgili özenli hareket etmesinin hatırlatılmasının ve çıkabilecek yasal problemler konusunda uyarılmasının mobbing olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bu uygulamaların ancak ilgili hekimi, hastaları korumak ve kamu zararım önlemek adına yapılmış ve idarenin asli görevleri arasında yer alan uygulamalar olarak değerlendirilmesi gerektiği,

2.12) Başvuranın talep ettiği “Psöriasis” poliklinği açılması talebi Aralık 2023 tarihinde kabul edildiği ve

halen polikliniğin açık olduğu, yine ilaç raporlarının çıkarılamaması ile ilgili mevzuatın uygun gördüğü ve kendi kanaatlerine katılacak, raporlarını imzalamayı kabul eden 2 (iki) uzman hekim bulması halinde ilaç raporlarının çıkarılmasına mani bir husus olmadığı, başvurana poliklinik yaptığı sırada yanına asistan hekim verilmesi hususunun uzman hekimlerin eğitim yetki ve sorumluluğu olmadığından tamamen Klinik

Eğitim Sorumlusunun takdirinde olduğu, başvuranın klinik içi eğitim toplantılarına katılması uygun görülmüş ve MHRS randevuları kapatılarak mümkün kılınmış iken eğitim toplantılarına katılmadığının bildirilmesi üzerine MHRS randevularının tekrar tamgün olarak açıldığı, başvuranın bir eğitim kliniğinde çalışırken Klinik Eğitim ve İdari Sorumlusu ile gerekli asgari saygı ve iletişim yollarını kullanması halinde ve eğitimlere düzenli katılması halinde eğitimlere katılması için herhangi bir engel bulunmadığı belirtilmektedir.

III. İLGİLİ MEVZUAT

3) 2709 sayılı T.C. Anayasasının “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı

74 üncü maddesinde; “…Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye

Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler…”,

4) 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun “Kurumun Görevi “başlıklı 5 inci maddesinin

birinci fıkrasında; “Kurum, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”,

5) Sağlık Bakanlığına Ait Kurum Ve Kuruluşlar İle Devlet Üniversitelerinin İlgili Birimlerinin

Birlikte Kullanımı İle İşbirliği Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinde;

5.1) “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinde; “… d) Eğitim sorumlusu: Tıpta ve Diş Hekimliğinde ilgili

programdaki lisans ve uzmanlık eğitiminin yürütülmesinden sorumlu olan her bir klinik/laboratuvar için dekanın görüşü alınarak Başhekim tarafından bir yıllık süreyle görevlendirilen öğretim üyesini veya eğitim görevlisini,” ,

5.2) Eğitim hizmetleri başlıklı 8 inci maddesinde; “ … (3) Birlikte kullanılan sağlık tesisinde görev yapan

profesör, doçent, doktor öğretim üyesi, eğitim görevlileri ve başasistanlar tıpta uzmanlık eğitim yetki ve sorumluluğunu taşırlar. Ancak, Dekan tarafından ihtiyaç duyulması halinde birlikte kullanılan sağlık tesisinde bulunan eğitim görevlileri ve başasistanlara lisans eğitiminde de sorumluluk verilebilir.”,

5.3) “Eğitim sorumlusu ve idari sorumlunun görev ve yetkileri” başlıklı 10 uncu maddesinde; “İlgili

klinik ve laboratuvarda sunulan sağlık hizmetinin yirmi dört saat esasına göre kesintisiz olarak yürütülmesi ve verimlilik ölçütlerinin gerektirdiği yönetsel önlemlerin alınması, mevcut kaynakların müşterek ve verimli bir şekilde kullanılması ile diğer birimler ve hastane yönetimiyle olan ilişkileri yürütmekle görevli olmak üzere bir idari sorumlu görevlendirilir. İdari sorumlu, bu görevlerin yürütülmesinden başhekime karşı sorumludur. Eğitim sorumlusuna aynı zamanda idari sorumluluk görevi de verilebilir.”,

6) 19.03.2011 tarihli ve 27879 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İşyerlerinde Psikolojik Tacizin

(Mobbing) Önlenmesi konulu 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesinde; “Kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik tacizin, çalışanların itibarını ve onurunu zedelediği, verimliliğini azalttığı ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilediği belirtilmiş, kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesinin gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemli olduğu vurgulanmıştır.”,

hükümlerine yer verilmiştir.

IV. KAMU DENETÇİSİ SADETTİN KALKAN’IN KAMU BAŞDENETÇİSİNE ÖNERİSİ

7) Kamu Denetçisi tarafından yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın talebinin reddi

yönündeki öneri, Kamu Başdenetçisine sunulmuştur.

V. DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE

A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme

8) Başvuran, Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma hastanesinde dermatoloji uzmanı olarak

çalıştığını, “Psoriasis- Sedef” kliniğinde hasta bakmasının engellendiğini, birim yetkilisi tarafından mobbinge maruz bırakıldığını, eğitim seminerine katılmasının engellendiğini belirterek mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.

9) Başvuranın Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma hastanesinde dermatoloji uzmanı görev

yaptığı anlaşılmaktadır.

10) Başvuranın “Psoriasis- Sedef” kliniğinde hasta bakmasının engellendiğine yönelik iddiaların

incelenmesi sonucu; başvuranın geçici görevine başladıktan bir süre sonra Sultan 2. Abdülhamid Han

Eğitim ve Araştırma hastane idaresine “psöriasisli” takip ettiği hastaları olduğunu ve bu konuda özel

poliklinik yapmak istediğinin sözlü olarak bildirdiği, hastanede bir öğretim üyesi tarafından haftada bir gün

“psöriasis” polikliniği yapılmasına ve genel cildiye hastaları açısından yoğun talep bulunmasına rağmen

Aralık 2023 itibarıyla ilgili klinik ile konuşularak kendisine haftada 1 gün” psöriasis” polikliniği açıldığı ve diğer günlerde de genel cildiye polikliniğine devam edildiği, söz konusu “Psoriasis- Sedef” kliniği uygulamasının halen devam ettiği görülmekte olup idarece yapılan herhangi bir engelleme işlemine rastlanmamıştır.

11) Başvuranın eğitim seminerlerine katılmasının sağlanmadığı iddialarının incelenmesi sonucu;

cildiye uzmanlarının genellikle kamu hastanelerinden istifa edip özelde çalışmayı tercih etmeleri sebebiyle kamu hastanelerinde cildiye uzman sayısının azaldığından cildiye branşının merkezi randevu sisteminden en zor randevu alınan branşlar arasında yer aldığı bu nedenle genel cildiye hastalarının uzman hekime ulaşmasının sağlamak için maksimum sayıda genel cildiye polikliniği açılmasının Bakanlıkça talep edildiği ve bu sebeple sürekli olarak bu yönde düzenleyici ve düzeltici çalışmalar yapıldığı, eğitim seminerlerine katılım için uzman doktorların seminer sırasında MHRS randevularının kapatılarak eğitime katılımlarının sağlandığı, eğitime katılım için başvurana da benzer kolaylığın sağlandığı ancak başvuranın çalıştığı kliniğin Klinik İdari ve Eğitim Sorumlusu tarafından 29/03/2024, , tarihlerinde başvuranın eğitimlere katılmadığına dair tutanak tutulduğu ve ilgili tutanağın Başhekimliğe iletildiği,

11.1) İdare tarafından gönderilen bilgi ve belge yazısında, başvuranın eğitimlere düzenli katılması halinde

eğitimlere katılması için herhangi bir engel bulunmadığının bildirildiği anlaşılmakta olup idarece gerçekleştirilen işlemlerde hukuka aykırı bir işlem tespit edilmemiştir.

12) Başvuranın hastalarına rapor çıkartamaması iddialarının incelenmesi sonucu; Psöriasis hastalığı

ve benzeri hastalıklarda kullanılan özellikli ve Bakanlık onayı gereken bazı ilaçlar için çoğunlukla 3 (üç)

hekim onayı gerektiği, bu durumda rapor çıkartma sürecini başlatan hekim kişinin hastalığı ve tedavisinde kullanılması gereken ilaçlarla ilgili en az 2 (iki) hekimi endikasyon açısından ikna etmesi gerektiği ve bu iki hekimin bazen aynı branş bazen de mevzuatın öngördüğü diğer branşlardan olduğu, bir hekim tarafından başlatılan ilaç ve diğer raporlar ile ilgili diğer uzman hekimlerin rapora katılımına mecbur tutulamayacağı, başvuranın klinik içinden diğer hekimlerden raporları ile ilgili uygunluk alamayınca başka kliniklerden uzman hekim onayı için isimlerini imzaya açtığı ve onların uygun görüp imzaladığı raporları tamamladığı görülmektedir.

13) Mobbing; “İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik

gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünü” olarak tanımlanmış, mobbingin unsurları olarak; işyerinde gerçekleşmesi, sistemli bir şekilde yapılması, süreklilik kazanmış bir sıklıkla tekrarlanması, kasıtlı yapılması, yıldırma, pasifize etme ve işten uzaklaştırma amacında olması, mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkması hususları sayılmıştır. [Bkz, İşyerlerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Bilgilendirme Rehberi, Psikolojik

Tacizle Mücadele Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Mayıs 2014)]

14) Psikolojik tacize maruz kalan bireylerin; bıktırma, yıldırma, dışlanma, kurumun hizmetlerinden yoksun

bırakılma, aşağılanma, izin ve görevlendirilmelerde yararlandırılmama, zorla tayin gibi psikolojik tacize neden olabilecek tutum ve davranışlara maruz kalabilmekte oldukları, bir olguya işyerinde psikolojik taciz diye bakabilmek için davranışların ayda birkaç kez tekrarlanması, birbiri ardına birtakım evreler içinde geçmiş olması, uzun süre devam etmesi ve davranış tarzlarının kişiye kötü muamele şeklinde olması gerektiği, en azından, kasıtlılık, süreklilik ve sistemlilik niteliklerini taşıması gerektiği belirtilmiş,

mobbinge neden olabilecek idari işlemler ise; geçici görevlendirme (görev yeri değişikliği), mesleğin (unvanın) gerektirdiği görevleri vermeme, atama (atamama) özlük haklarının yerine getirilmemesi, disiplin soruşturması açılması olarak sayılmıştır. [Bkz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği

Komisyonu İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Ve Çözüm Önerileri Komisyon Raporu (Nisan 2011)]

15) Yargıtay 22 nci Hukuk Dairesinin 16/09/2014 tarihli ve E:2014/18743, K:2014/24185 sayılı

kararında; “Mobbingin meydana gelebilmesi için bir işçinin hedef alınarak, uzun bir süre ve belli aralıklarla sistematik biçimde tekrarlanan, mağdurun karşı koymasına rağmen yapılan aşağılayıcı, küçük düşürücü ve psikolojik olarak acı veren, işteki performansı engelleyen veyahut olumsuz bir çalışma ortamına sebep olan tehdit, şiddet, aşağılama, hakaret, ayrımcılık, ağır eleştiri, taciz ve çalışma şartlarını ağırlaştırma gibi eylem, tutum ve davranışların uygulanması gerekir. … Mobbingde, hedef alınan kişinin şerefine, kişiliğine, karakterine, inancına, değerlerine, yeteneklerine, tecrübelerine, birikimlerine, düşüncelerine, etnik kökenine, yaşam biçimine, kültür ve benzeri yönlerine topluca bir saldırı söz konusudur. Bu saldırı, dedikodu ve söylenti çıkarma, iftira atma, toplum önünde küçük düşürme, hafife alma, karalama, kötüleme ve yok sayma gibi kişiyi zihinsel, ruhsal, fiziksel ve bedensel olarak etkileyebilecek eylemlerle yapılmaktadır. Süreklilik göstermeyen, belli aralıklarla sık sık tekrarlanmayan, ara sıra münferit olarak meydana gelmiş birkaç haksız, kaba, nezaketsiz veya etik dışı davranış mobbing olarak nitelendirilemez.” şeklinde hüküm kılınmıştır.

16) Yargıtay 22 nci Hukuk Dairesinin 22/05/2014 tarihli E:2013/11788, K:2014/14008 sayılı

kararında; “Mobbingin varlığı ve kabulü için mağdurda psikolojik rahatsızlığın meydana gelmesi zorunlu olmadığı gibi, her psikolojik rahatsızlığın nedeni de mobbing değildir. Birçok olguda işyeri stresinin çalışanların sağlığı üzerinde mobbinge benzer etkiler oluşturduğu bilinen bir husustur. Çalışanlar üzerinde olumsuz etki yaparak, onların davranışlarını, verimliliklerini ve sosyal ilişkilerini etkileyen olgu, stres olarak tanımlanır ve rahatsızlık belirtileri birçok yerde mobbinge benzerdir. Mobbing oluşturan eylemler, mağdur üzerinde psikolojik baskı oluştursa ve bunun sonucunda bir kısım sağlık sorunlarına neden olsa da, her psikolojik baskıyı ve rahatsızlığı mobbinge bağlamak doğru değildir. Bu bağlamda, bir işyerinde yaşanan belli yoğunluktaki stres, kaba, kırıcı ve küçümseyici davranışlar, çalışanları mutsuz yapsa, onların psikolojik ve ruhsal sağlığında bozulmalar meydana getirse de, diğer unsurlara bakılmadan mobbing olarak kabul edilmesi hatalıdır. Örneğin, nezaket ve saygının yokluğu olan işyeri kabalığı, doğal olarak kişiye bağlı, beğenilmeyen, çirkin görülen, rahatsız edici ve hoş karşılanmayan söz, tutum ve davranışlardan oluşmaktadır. … Mobbing kavramının etimolojik anlamına ve tarihsel gelişimine bakıldığında; aynı ortamda bulunan veya aynı organizasyona bağlı olan bir veya birden fazla kimsenin bir kişiye belli bir amaçla, sistematik bir şekilde, yılgınlık, korku, tedirginlik, endişe, bunalım, bıkkınlık, sıkıntı veya kaygı oluşturacak söz, tutum veya davranışlarla psikolojik ve duygusal baskı kurarak onu belli şekilde davranmaya ya da davranmamaya, ortak alandan uzaklaştırmaya, güçsüzleştirmeye, değersizleştirmeye, aşağılamaya, küçük düşürmeye veya pasifize etmeye yönelik çabalarına mobbing denilir. Mobbingi; stres, tükenmişlik sendromu, işyeri kabalığı, iş tatminsizliği ya da doyumsuzluğu gibi olgulardan ayıran husus, belli kişinin belli bir amaca yönelik olarak hedef alınması, yapılan haksızlığın sürekli, sistematik ve sık oluşudur.” ifadelerine yer verilmiştir.

17) Başvuranın kendisine mobbing yapıldığı iddialarına yönelik yapılan incelemede; Mobbing,

idarenin yapmış olduğu eylemlerin en az altı aydır sürüyor olması ve sistematik bir şekilde ve ilgilisini yıldırma, pasifize etme gibi amaçlar taşıyan işlemler bütünü olarak değerlendirilmektedir. Başvuranın, eğitim seminerlerine katılmasının engellenmesinin söz konusu olmadığı, tedavide kullandığı ilaçların raporlarının çıkartılmasında gerekli işlemlerin yapılabildiği, “Psoriasis- Sedef” kliniği çalışmalarının devam ettiği, idarece başvurana yapılan uyarıların münferit bir işlem olduğu, ilgiliyi pasifize etme saiki taşımadığı, Başvuru konusu olayda idarenin kamu hizmetinin gereği gibi ifa edilmesi için yapılan işlemler

dışında başkaca bir işleme rastlanmadığı, dolayısıyla başvuranın sistematik, sürekli ve kasıtlı bir şekilde yılgınlık, korku, tedirginlik, endişe, bunalım, bıkkınlık, sıkıntı veya kaygı oluşturacak söz, tutum veya davranışlarla psikolojik ve duygusal baskı kurarak onu belli şekilde davranmaya ya da davranmamaya, ortak alandan uzaklaştırmaya, güçsüzleştirmeye, değersizleştirmeye, aşağılamaya, küçük düşürmeye veya pasifize etmeye yönelik işlem ve/veya eylemlere maruz bırakılmadığı anlaşılmıştır.

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme

18) İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu

Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “İyi yönetim ilkeleri” başlıklı 6 ncı maddesinde yer verilmiş olup İdareden istenilen bilgi ve belgelerin süresi içinde ve gerekçeli olarak Kurumumuza gönderildiği, ayrıca İdarenin başvuranla ilgili işlemlerinde

“kanunlara uygunluk”, “hesap verilebilirlik”, “şeffaflık”, “kararların gerekçeli olması” ilkelerine uygun davrandığı, ancak işleme karşı başvuru yollarını belirtmemesi nedeniyle “karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi” ilkesine uymadığı tespit edildiğinden İdareden bundan böyle bu ilkeye de uyması beklenmektedir.

VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

19) 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu kararın başvurana tebliğ tarihinden

itibaren (varsa) dava açma süresinden kalan süre kaldığı yerden işlemeye devam edecek olup İstanbul İdare

Mahkemesinde yargı yolu açıktır.

VII. KARAR

Açıklanan gerekçelerle başvurunun REDDİNE,

Kararın, Başvurana ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne tebliğine,

Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi.

Şeref MALKOÇ

Kamu Başdenetçisi