"); pri.document.close(); pri.focus(); pri.print(); pri.close(); }

ÖZET: Başvuru, emekli olduktan sonra kamu kurumunda 4/1-(c) kapsamında çalıştığı için emekli aylığının kesilmesi ve sonrasında bu sürenin yeniden bağlanan emekli aylığı hesabında dikkate alınması talebini içermektedir. Başvuran, 1986-1989 yılları arasında 5434 sayılı Kanuna tabi olarak çalıştıktan sonra, 2011’de 5510 sayılı Kanun kapsamında emekli aylığı almıştır. 2016-2019 yılları arasında yeniden 4/1-(c) kapsamında çalışmış, bu süre zarfında emekli aylığı kesilmiştir. Görevden ayrıldıktan sonra, emekli aylığının 5434 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda yeniden bağlanmasını talep etmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu, başvuranın talebini, mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri gereği reddetmiştir. Kurum, emekli aylığı bağlanan sigortalıların, emeklilikten sonra geçen sürelerin birleştirilmeden yeniden aylık bağlanamayacağını belirtmiştir. Başvuranın emekli olduktan sonra kamuda geçen sürelerinin, emeklilik statüsünde değişiklik yaratmadan yalnızca kısmi aylık hesabında dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, başvuranın emekli aylığı hesaplamasında bu sürelerin göz önünde bulundurulmaması, mülkiyet hakkına müdahale olarak değerlendirilmiştir.

Sonuç olarak, başvurunun kısmen kabulü ve başvuranın emekli aylığının hesabında kamuda geçen sürelerin dikkate alınması tavsiye edilmiştir. Ancak, başvuranın 5434 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde emekli aylığının yeniden bağlanması talebi reddedilmiştir. Bu karar, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na tebliğ edilmiştir.

T.C. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

(OMBUDSMANLIK)

SAYI : 2025/1425-S.25.2178

BAŞVURU NO : 2024/10494

KARAR TARİHİ : 10.02.2025

KISMEN TAVSİYE KISMEN RET KARARI ,TCKN:

BAŞVURUYA KONU İDARE : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sosyal güvenlik yönünden 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) kapsamında

BAŞVURUNUN KONUSU :

emekli olduktan sonra kamuda 4/1-(c) kapsamında görev yapması nedeniyle emekli aylığı kesilen başvuranın, görevden ayrılması nedeniyle yeniden bağlanan emekli aylığının hesabında kamuda geçen hizmet süresinin de dikkate alınması ve emekli aylığının 5434 sayılı

Kanun hükümleri esas alınarak bağlanması talebi hakkındadır.

BAŞVURU TARİHİ : 22.08.2024

I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

1. Kurumumuza yapılan başvuruda başvuran özetle; 01.09.1986-14.11.1989 tarihleri arasında

5434 sayılı Kanuna tabi (4/1-(c) kapsamında) görev yaptıktan sonraki çalışmaları neticesinde tarafına 4/1-

(b) kapsamında aylık bağlandığını, 15.01.2016- 14.10.2019 tarihleri arasında yeniden 4/1-(c) kapsamında çalıştığını, söz konusu çalışması sona erince tarafına bu kez 2829 sayılı Kanun uyarınca 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmasını talep ettiğini ancak bu talebinin reddedildiğini belirterek aylığının

5434 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak bağlanmasını ve geçmişe dönük ortaya çıkacak farkların yasal

faiziyle birlikte tarafına ödenmesini talep etmektedir.

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

2. Kurumumuzun 24/08/2023 tarihli ve S. sayılı bilgi ve belge isteme yazısına cevaben

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 25.12.2024 tarihli ve E- – – sayılı yazıda ilgili mevzuat hükümlerine yer verilmek suretiyle özetle; /

2.1. Mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi

Hakkında Kanunun dördüncü ve beşinci maddelerinde farklı sigortalılık statülerine tabi olarak geçen sürelerin birleştirilmiş hizmet süreleri üzerinden aylık bağlanması halinde birleştirmeye tabi tutulacağı, ancak kurumlardan birinden aylık bağlanmış veya aylık alma haklarını kaybetmiş olanların, söz konusu devrelere ait hizmet sürelerinin yapılacak birleştirmede dikkate alınmayacağı düzenlendiği, 2.2. Öte yandan, 09.12.1983 tarihli ve 18246 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 2829 sayılı

Kanunun Uygulama Esaslarıyla İlgili Yönetmeliğin 3 üncü maddesinde sosyal güvenlik kurumlarından herhangi birinden gerek o kurumca müstakilen, gerekse değişik sosyal güvenlik kurumlarına tabi birleştirilmiş hizmetler üzerinden yaşlılık, malullük aylığı bağlandıktan, gerekse bu kurumlardaki hizmetlerinden dolayı aylık alma haklarını (Emeklilik haklarının düşmesi, aylık bağlama haklarının düşmesi gibi) kaybettikten sonra diğer bir sosyal güvenlik kurumuna tabi bir işe girilmesi halinde, bu yeni statü dolayısıyla geçen hizmetlerin, bağlanmış bulunan aylıklarına esas alınan veya aylık bağlanmasına ait haklarını kaybetmiş oldukları hizmetleriyle birleştirmeye tabi tutulmayacağı düzenlemesine yer verildiği, 2.3. Diğer taraftan, 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik

Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında; herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacağının ve görev yapamayacağının düzenlendiği, 2.4. Başvuranın emeklilik sicil dosyası ve Kurum kayıtlarının tetkikinde; kendi nam ve hesabına çalışmakta iken isteği üzerine 5510 sayılı Kanunun 4/1-(a), 4/1-(b) ve 4/1-(c) bendi kapsamında geçen hizmetleri, mülga 2829 sayılı Kanun uyarınca birleştirilmek suretiyle 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) bendi kapsamında başvurana 01.07.2011 tarihinden itibaren emekli aylığı bağlandığı, başvuranın 21.12.2015 tarihinde Nevşehir Nar Belediye Başkanlığına Mühendis kadrosuyla tekrar açıktan atamasının yapıldığı ve

5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca 4/1-(b) bendi kapsamında ödenmekte olan emekli

aylıklarının durdurulduğu, 3 yıl 8 aylık hizmet süresinin ardından 16.09.2019 tarihinde kendi isteği ile görevinden ayrılan ilgiliye 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) bendi kapsamındaki yaşlılık aylığının yeniden bağlandığı, 2.5. Buna göre, daha önce mülga 2829 sayılı Kanunun 8 inci maddesi uyarınca 5510 sayılı Kanunun 4/1-(a), 4/1-(b) ve 4/1-(c) bendi kapsamında geçen hizmetleri birleştirilmek suretiyle 01.07.2011 tarihinden itibaren 4/1-(b) bendi kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan başvurana aylık bağlandıktan sonra geçen 4/1(c) kapsamındaki çalışmaları esas alınarak yeniden hizmet birleştirme işlemi uygulanmasına mülga 2829 sayılı Kanunun 5 inci ve 2829 sayılı Kanunun Uygulama Esaslarıyla İlgili Yönetmeliğin 3 üncü maddeleri uyarınca imkan bulunmadığı, ifade edilmiştir.

III. İLGİLİ MEVZUAT

3. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74’üncü maddesi; “…Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği

Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri inceler.(..)”, 4. 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun “Kurumun görevi” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrası; “Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.”, 5. 21.04.2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik

Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesi; “…

Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin

%50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.

İkinci fıkraya göre emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilenlerin sigortalılıklarının sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilgili sosyal güvenlik kanunlarına göre aylıkları yeniden bağlanır.” 6. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun; 6.1. “Yaşlılık aylığının başlangıcı ve kesilmesi” başlıklı 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrası; “Bu

Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olan kişilerden yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra; a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) (…) bendi hariç olmak üzere bu Kanuna göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesilir. Bunlardan bu Kanuna tabi çalıştıkları süre zarfında 80 inci maddeye göre belirlenen prime esas kazançları üzerinden 81 inci madde gereğince kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına ait prim alınır. Yaşlılık aylığı kesilenlerden, işten ayrılarak (…) yeniden yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunanlara ya da emekliye ayrılan veya sevk edilenlere, yazılı istek tarihini veya görevinden ayrıldığı tarihi takip eden ödeme döneminden itibaren yeniden yaşlılık aylığı hesaplanarak bağlanır. Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılacak artışlar uygulanarak bu fıkrada belirtilen aylık başlangıç tarihi itibarıyla bulunan tutarı ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmı aylık, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı ve emeklilik sonrası çalışmaya ait prime esas kazançları üzerinden 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır.

…”

/

6.2. “Bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına tâbi geçen çalışmalar için bağlanacak aylıkların hesabı” başlıklı geçici 2’nci maddesinin; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara tabi olanlara bağlanacak yaşlılık

aylıkları aşağıdaki şekilde hesaplanır:

Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında sigortalı sayılanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kanun hükümleri ile bu madde hükümlerine göre yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle aylıkları kesilenlerden, işten ayrılarak yeniden yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunanların yeni aylıkları, bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre hesaplanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı veya iştirakçi olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, farklı sosyal güvenlik kurumlarına ya da bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanlara aylık bağlanmasına esas alınacak kanun, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit olunur ve bunlar hakkında, bu Kanunun geçici maddelerindeki hükümler uygulanır. Ancak, bunlardan bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenlere 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz. Bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanuna göre 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanması gerekenlerden, bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenler için, bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri esas alınır. (a) bendi hükümlerinin uygulamasına esas alınacak kanun, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c)

bendi kapsamında geçen süreler hariç, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenir.

Bu Kanuna tabi hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de bu fıkra hükümleri esas alınmak suretiyle bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.”, 6.3. “5434 sayılı Kanun’a ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 4’üncü maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları; “(…)Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil

5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.(..)

Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.(..)”, 7. Mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin

Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un; /

7.1. “Amaç” başlıklı 1’inci maddesi; “Bu Kanunun amacı; çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle ilgililerin sosyal güvenliklerinin sağlanması usul ve esaslarının düzenlenmesidir.”, 7.2. “Hizmet sürelerinin birleştirilmesi” başlıklı 4’üncü maddesi; “Kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.

Ancak, hizmet süreleri toplamının aylık bağlanmasına yeterli olmaması halinde, bu Kanun hükümleri uygulanmaz.”, 7.3. “Hizmetlerin ihyası” başlıklı 5 inci maddesi; “Bir kurumla ilişiği kesildikten sonra diğer kurumlardan birinde sigortalı olanların, önceki kurumlarda birikmiş prim ve kesenekleri geri verilmez ve toptan ödemeleri yapılmaz.

Ancak; a) Kesenek, prim veya toptan ödemelerini aldıktan sonra diğer kurumlardan birinde sigortalı olanlar aldıkları paraları; 1. İstekleri üzerine aylık bağlanacak olanların, istek tarihinden en az altı ay önce, 2. Malullük veya ölüm, 60 yaşın doldurulması, T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden kurumlarınca resen veya yaş haddinden emekliye sevk edilme nedenleriyle görevleri ile ilgileri kesilenlerin görevlerinden ayrıldıkları tarihten itibaren altı ay içinde, kendileri veya hak sahipleri tarafından, aldıkları kuruma o kurumun kendi mevzuatına göre hesaplanan tutarını, b) Kesenek, prim iadesi veya toptan ödeme hakkı doğduğu halde paraları zamanaşımına uğrayanların, zamanaşımına uğrayan paraları faizsiz olarak (a) bendinde yazılı süreler içinde kendileri veya hak sahipleri tarafından ilgili kuruma, Toptan ödedikleri takdirde bunların da bu hizmetleri 4 üncü madde gereğince birleştirilir.

Ölüm halinde, toptan ödeme ihyalarının yapılabilmesi, hak sahiplerinin bu Kanuna göre birleşik hizmet süresi üzerinden aylığa hak kazanmaları şartına bağlıdır.

Ancak, kurumlardan birinden aylık bağlanmış (malullük ile vazife malullüğü aylığı bağlananlardan kontrol muayeneleri sonunda aylığı kesilmiş bulunanlar hariç) veya aylık alma haklarını kaybetmiş olanların, söz konusu devrelere ait hizmet süreleri yapılacak birleştirmede dikkate alınmaz.” 7.4. “Aylığı bağlayacak kurum” başlıklı 8’inci maddesi; “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.

Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re’sen emekli olma süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.”, /

8. 09.12.1983 tarihli ve 18246 (Mük.) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren

Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında 24/05/1983

Tarihli ve 2829 Sayılı Kanunun Uygulama Esaslarıyla İlgili Yönetmeliğin “Hizmetlerin

Birleştirilmesi ve İhyası” başlıklı 3 üncü maddesi; “…

Sosyal güvenlik kurumlarından herhangi birinden gerek o kurumca müstakilen gerekse değişik sosyal güvenlik kurumlarına tabi birleştirilmiş hizmetler üzerinden yaşlılık, malûllük aylığı bağlandıktan, gerekse bu kurumlardaki hizmetlerinden dolayı aylık alma haklarını (emeklilik haklarının düşmesi, aylık bağlama haklarının düşmesi gibi) kaybettikten sonra diğer bir sosyal güvenlik kurumuna tabi bir işe girilmesi halinde, bu yeni statü dolayısıyla geçen hizmetleri, bağlanmış bulunan aylıklarına esas alınan veya aylık bağlanmasına ait haklarını kaybetmiş oldukları hizmetleriyle birleştirmeye tabi tutulmaz.

Ancak, kurumlardan herhangi biri tarafından malûllük veya vazife malûllüğü aylığı bağlananlardan, bu aylığı bağlayan kurum mevzuatına göre, aylık almakta iken veya aylığın durdurulmasına yol açan yeniden çalışma sona erdikten sonra tekrar tahsis talebinde bulunulması üzerine yapılan kontrol muayenesi sonunda malûllük halinin devam etmediğinin anlaşılması nedeniyle aylığı kesilmiş bulunanlar, diğer bir kuruma tabi işe girmeleri halinde hizmet birleştirilmesi hükümlerinden yararlanırlar.”, hükmünü amirdir.

IV. KAMU DENETÇİSİ ABDULLAH CENGİZ MAKAS’IN KAMU BAŞDENETÇİSİ’NE

ÖNERİSİ

9. Başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, ilgili mevzuat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; başvuru konusuna ilişkin hazırlanan “Kısmen Tavsiye Kısmen Ret Karar

Önerisi” Kamu Başdenetçisi’ne sunulmuştur.

V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE

A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme 10. Başvuran özetle; emekli olduktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle kesilen emekli aylığının, emekli olduktan sonra geçen 4/1-(c) kapsamındaki çalışma süreleri dâhil edilerek ve emeklilik statüsü de buna göre belirlenerek bağlanmasını talep etmektedir.

11. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından özetle; birleştirilmiş hizmet süreleri üzerinden emekli aylığı bağlanan sigortalıların çalışmaya başlaması halinde kesilen emekli aylıklarının, sigortalıların çalışmayı bırakması halinde yeniden birleştirme işlemine tabi tutularak bağlanmasına 2829 sayılı Kanun gereği imkân bulunmadığı, bu nedenle başvuranın emekli olduktan sonra geçen çalışmalarının emeklilikten önceki çalışmalarıyla birleştirilmediği ifade edilmiştir.

12. Bu çerçevede uyuşmazlığın; sigortalıların emekli olduktan sonra geçen çalışmalarının, emeklilikten önceki çalışmalarıyla birleştirilip birleştirilmeyeceği, birleştirilmesi halinde ise emeklilik statüsünün yeniden belirlenmesine etki edip etmeyeceği, yani esasen sosyal güvenlik yönünden nasıl değerlendirileceği konusunda ortaya çıktığı görülmektedir.

13. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; başvurana 5510 sayılı Kanunun 4/1-(a), 4/1-(b) ve 4/1(c) bendi kapsamında geçen hizmetleri mülga 2829 sayılı Kanun uyarınca birleştirilmek suretiyle ilk defa

01.07.2011 tarihinde 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) bendi kapsamında aylık bağlandığı, başvuranın

/

21.12.2015 tarihinde Nevşehir Nar Belediye Başkanlığına Mühendis kadrosuyla tekrar açıktan atanması

üzerine 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi uyarınca emekli aylıklarının durdurulduğu, başvuranın

16.09.2019 tarihinde görevinden ayrılması üzerine daha önce kesilmiş olan aylığının yeniden bağlandığı,

ilk defa emekli olduğu tarihten sonra geçen çalışmalarının ise tek başına değerlendirilmeye esas alındığı, başvuranın emekli aylığının emekli olduğu tarihten sonra geçen çalışmaları da birleştirilerek bağlanması talebinin ise 2829 ve 5510 sayılı Kanunun ilgili hükümleri gerekçe gösterilerek reddedildiği anlaşılmıştır.

14. 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinde emekli aylığı almakta iken kamuda çalışmaya başlayanların emekli aylıklarının kesileceği, bunlardan çalışması sona erenlerin emekli aylıklarının ise çalışmalarının bitişini takip eden aybaşından itibaren ilgili sosyal güvenlik kanunlarına göre yeniden bağlanacağı düzenlenmiştir. Bu durumda kamudaki çalışması sona ermesi nedeniyle emekli aylığı yeniden bağlanacak başvuranın sosyal güvenlik yönünden tabi olduğu kuralların ortaya konması gerekmektedir.

15. 5510 sayılı Kanunun sigortalılık statülerinin belirlenmesine ilişkin ilgili hükümlerinin yürürlük tarihinden önce, yani ilk defa 2008 yılı Ekim ayı başından önce sosyal güvenlik sistemine giren kişilerin birden fazla sosyal güvenlik kanuna tabi çalışmaları halinde söz konusu hizmetlerin ne şekilde değerlendirileceği 2829 sayılı Kanun ile düzenlenmekteydi. 2829 sayılı Kanun her ne kadar 5510 sayılı

Kanunun 106 ncı maddesiyle yürürlükten kaldırılmışsa da 5510 sayılı Kanunun çeşitli maddelerinde atıf yapılmak suretiyle ilk defa 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olmuş kişiler yönünden bazı hükümlerinin uygulanmasına devam edilmektedir.

16. 2829 sayılı Kanun’un 1’inci maddesinde kanunun amacı olarak çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle ilgililerin sosyal güvenliklerinin sağlanmasının usul ve esaslarının düzenlenmesi belirlenmiştir. Bu çerçevede Kanun’un 4’üncü maddesinde; kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet sürelerinin, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirileceği; ancak hizmet süreleri toplamının aylık bağlanmasına yeterli olmaması halinde bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı, 8’inci maddesinde; birleştirilmiş hizmet süreleri üzerinden aylık bağlanırken son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca ancak kanunda sayılı istisna hallerinde (malullük, ölüm, yaş haddinden resen emekli olma, süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi) tabi oldukları son kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanacağı düzenlenmiştir.

17. Diğer yandan 2829 Sayılı Kanunun Uygulama Esaslarıyla İlgili Yönetmeliğin “Hizmetlerin

Birleştirilmesi ve İhyası” başlıklı 3 üncü maddesinde sosyal güvenlik kurumlarından herhangi birinden gerek o kurumca müstakilen gerekse değişik sosyal güvenlik kurumlarına tabi birleştirilmiş hizmetler üzerinden aylık bağlandıktan sonra diğer bir sosyal güvenlik kurumuna tabi bir işe girilmesi halinde, bu yeni statü dolayısıyla geçen hizmetlerin daha önce bağlanmış aylığa esas hizmetlerle birleştirilmeyeceği düzenlenmiştir.

18. Buna göre, birden fazla statüde hizmeti olan sigortalıların birleştirilmiş hizmet süreleri üzerinden aylık bağlanmaya hak kazanması halinde, bu sigortalıların tüm hizmetlerinin ve emeklilik yönünden tabi oldukları kuralların aylık bağlanmaya hak kazandıkları kanun ve kurum kapsamında geçmiş gibi değerlendirileceği anlaşılmaktadır. Bir diğer deyişle bu kişilerin farklı statülerdeki tüm hizmetleri tek statü altında toplanmakta ve bunların emekli aylıklarının hesabı, ödenmesi, kesilmesi ve yeniden bağlanması işlemleri emekli olunan kanun ve kurum mevzuatı çerçevesinde yürütülmektedir. Ayrıca, bunların emekli

/

olduktan sonra yeniden çalışması halinde geçen sürelerin yeni bir birleştirme işlemine konu edilmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda, somut olayda üç farklı statüde hizmeti bulunması nedeniyle emekli aylığı

2829 sayılı Kanun hükümleri gereği 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b) kapsamında bağlanan başvurana, emekli

aylığının kesilmesine neden olan kamudaki çalışmasının sona ermesi üzerine yeniden 4/1-(b) statüsüne ilişkin kurallar esas alınarak aylık bağlanması, ancak emekli olduktan sonra kamuda geçen hizmetlerinin ise birleştirme işlemine konu edilmemesi gerekmektedir. Nitekim somut olayda, başvuranın emekli olduktan sonra kamuda geçen çalışmaları idarece aynı gerekçelerle 2829 sayılı Kanun uyarınca birleştirmeye esas alınmamıştır.

19. Öte yandan 5510 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin altıncı fıkrasında, Kanunun yürürlük tarihinden önce 4/1-(a) ve (b) kapsamında sigortalı olup yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle aylıkları kesilenlerin işten ayrılması ve yaşlılık aylıklarının yeniden bağlanması halinde, yeni aylıklarının Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre hesaplanacağı düzenlenmiştir.

20. Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında da yeni bağlanacak aylığın; eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılacak artışlar uygulanarak yeniden bağlandığı tarih itibarıyla bulunan tutarı (A)

ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın (B) toplamından oluşacağı düzenlenmiştir. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmı aylığın, talep tarihindeki emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı ve emeklilik sonrası çalışmaya ait prime esas kazançları üzerinden 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadar olacağı düzenlenmiştir. Buna göre yeni aylık bağlanırken aylık statüsünde herhangi bir değişiklik yapılmaması, yalnızca aylığın tutarı emeklilikten sonra geçen çalışmalar da dikkate alınacak şekilde yeniden belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

21. Nitekim emekli olduktan sonra kamuda çalışmaları nedeniyle 5335 sayılı Kanun kapsamında aylığı kesilenlerin, çalışmalarının sona ermesi durumunda aylıklarının yeniden ne şekilde bağlanacağının açıklandığı idarenin 2018/38 sayılı Genelgesinin ikinci kısmının “Yaşlılık sigortası” başlıklı üçüncü bölümünün 6.4.2. “Aylık bağlanacak statü ve Aylık hesabı” başlığı altında; “2008/Ekim ay başından önce

Kanunun 4/1-(a) veya 4/1-(b) bendi kapsamında yaşlılık aylığı almakta olanlar ile bu tarihten önce sigortalı olup, Kanunun geçici 2 nci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanarak, 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi kapsamında aylıkları kesilenlerden Kanunun 4/1-(a) veya 4/1-(c) bendine tabi sigortalı olanların sigortalılıklarının sona erdiği tarih, yazılı istek tarihi olarak kabul edilecektir. Söz konusu sigortalıların aylık kesildikten sonra Kanunun 4/1-(a) veya 2008/Ekim ay başından itibaren ilk defa 4/1(c) bendi kapsamında geçen hizmetleri, Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği kısmi aylığın hesabında değerlendirilecektir. Diğer bir ifadeyle, aylık bağlanan statü ile aylık bağlandıktan sonra çalışılan statünün farklılığı halinde de, farklı statüde geçen hizmetler, kesilen aylığın statüsü değiştirilmeksizin kısmi aylığın hesabında dikkate alınacaktır.”

Örnek 1: Kanunun 4/1-(a) bendi kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken 15/10/2017 tarihinde kamuya ait işyerinde 4/1-(c) kapsamında çalışmaya başlayan sigortalı 14/11/2019 tarihinde görevinden ayrılmıştır.

Bu durumda sigortalının tahsis talep tarihi 14/11/2019 olarak kabul edilecek ve 4/1-(c) kapsamında geçen hizmetleri Kanunun 30 uncu maddesi gereğince kısmi aylığın hesabında dikkate alınacaktır.” denilmek suretiyle konu örneklendirilerek açıklanmıştır.

22. Bu durumda, başvuranın emekli olduktan sonra kamuda geçen 4/1-(c) kapsamındaki çalışma sürelerinin, başvurana daha önce bağlanmış olan 4/1-(b) kapsamındaki aylığın statüsünde değişikliğe esas alınmaksızın, başvuranın kamu görevinden ayrılması üzerine yeniden bağlanacak aylığının yalnızca “kısmi aylık” olarak ifade edilen kısmının hesabında dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda, başvuranın emekli olduktan sonra kamuda geçen 3 yıl 8 aylık hizmet süresinin 5510 sayılı Kanunun geçici 2 inci maddesi kapsamında yeniden bağlanan bir aylık hesabına dâhil edilmediği görülmüştür.

Mevcut durumda, emekli olduktan sonra geçen 3 yıl 8 aylık hizmet süresinin yeniden bağlanan emekli aylığının hesabına dâhil edilmemesi nedeniyle başvuranın emekli aylık tutarında ortaya çıkacak artıştan mahrum kaldığı açıktır.

23. Bu çerçevede, temelde hizmet süresinin eksik olarak dikkate alınması nedeniyle emekli maaşının daha düşük olarak ödendiği iddiasına dayanan başvurunun Anayasanın 35. maddesi kapsamında korunmaya değer bir mülke ilişkin olup olmadığının ve bahse konu mülke yapılan müdahalenin ortaya konulması gerekmektedir.

24. Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.” denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

25. Buna karşılık mülkiyet hakkı, bireylere bir tür sosyal güvenlik ödemesi alma hakkı içermemekle birlikte yürürlükteki mevzuatta önceden prim ödeme şartıyla veya şartsız olarak sosyal yardım alma hakkı şeklinde bir ödeme yapılması öngörülmüş ise yargısal içtihatlara paralel olarak ilgili mevzuatın aradığı şartları yerine getiren bireyin mülkiyet hakkı kapsamına giren bir menfaatinin doğduğu kabul edilmelidir (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 36). Ayrıca mülkiyet hakkının belli şartlar altında ortadan kaldırılması, onun en azından ortadan kaldırılıncaya kadar “mülk” olarak kabul edilmesine engel teşkil etmez (Bülent Akgül, B. No: 2013/3391, 16/9/2015, § 56).

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi anlamında ancak “mülk” teşkil eden şeylere müdahale edilmesi koşuluyla anılan hükmün ihlali iddiasında bulunabileceğini vurgulamaktadır (Kopecky/Slovakya, B. No: 44912/98, 28/9/2004, § 35; Gratzinger ve

Gratzingerova/Çek Cumhuriyeti [BD], (k.k.)B. No: 39794/98, 10/7/2002, § 69). 1 No.lu Protokol bağlamında “mülk” kavramı iç hukuktaki formel sınıflandırmadan bağımsız olarak özerk bir anlam taşımaktadır (Beyeler/İtalya, B. No:33202/96, 5/1/2000, § 100; Eski Yunanistan Kralı ve

Diğerleri/Yunanistan, B. No: 25701/94, 23/11/2000, § 60). “Mülk” kavramının özerk yorumlanması, maddi varlığı bulunan şeylerle sınırlı olmaması anlamına da gelmektedir. Bu bağlamda, mal varlığını oluşturan hak ve menfaatler de bu hüküm çerçevesinde mülkiyet hakkı kapsamında, diğer bir deyişle “mülk” olarak

değerlendirilebilir (Broniowski/Polonya, B. No: 31443/96, 22/6/2004, § 129) (Yeşim Bullock, B. No:

2014/13223, 20/9/2017, § 26).

27. AİHM’e göre 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi mevcut mülkleri veya varlıkları kapsamakta olup mülk edinmeyi garanti altına almaz (Kopecky/Slovakya, § 35; Gratzinger ve Gratzingerova, § 69). Bununla

/

birlikte AİHM, “mevcut mülk” veya mal varlığının yanında, mülkiyet hakkından etkili yararlanmanın teminine yönelik en azından “meşru bir beklenti”nin bulunduğunun iddia edilebilmesine imkân tanıyan taleplerin de mülk kapsamına girdiğini kabul etmektedir. Buna karşılık AİHM, mülkiyet hakkının tanınacağı umudunun 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi anlamında “mülk” olarak görülmesinin mümkün olmadığını ifade etmektedir (Kopecky/Slovakya, § 35; Gratzinger ve Gratzingerova/Çek Cumhuriyeti, § 69; Lihtenştayn Prensi Hans-Adam II/Almanya, B. No: 42527/98, 12/7/2001, § 83; Stretch/Birleşik Krallık, B. No: 44277/98, 24/6/2003, § 32) (Yeşim Bullock, § 27).

28. AİHM, 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi kapsamındaki davalara genel olarak uygulanan ilkelerin ve özellikle anılan maddenin mülk edinme hakkını korumadığı biçimindeki ilkenin, sosyal güvenlik ödemeleri ve sosyal yardımlar yönünden de geçerli olduğunu belirtmektedir. AİHM, bu hükmün Sözleşmeci devletlerin herhangi bir sosyal güvenlik planını uygulayıp uygulamayacağının ya da bu planlar çerçevesinde kişilere ne tür menfaatlerin sağlanacağının ve bunların miktarının ne kadar olacağının belirlenmesi hususundaki serbestisine sınırlama getirmediğini vurgulamaktadır. Ancak AİHM’e göre sözleşmeci devletlerin, ister önceden kişilerin katkı yapma şartına bağlı olsun ister olmasın, sosyal yardım ödemesi yapılmasını öngören yasal bir düzenlemenin bulunması durumunda bu düzenlemenin 1 No.lu

Protokol’ün 1. maddesi kapsamına giren mülkiyete ilişkin bir menfaat (proprietary interest) doğurduğu kabul edilmelidir (Moskal/Polonya, B. No: 10373/05, 15/9/2009, § 38) (Yeşim Bullock, § 28).

29. AİHM, modern demokratik devletlerde birçok bireyin, yaşamlarını sürdürebilmek için hayatlarının tamamı ya da bir bölümünde sosyal güvenlik ve sosyal yardım ödemelerine bağımlı olduklarını belirtmektedir. AİHM, birçok hukuk sisteminin, bu bireylerin belli bir derecede belirlilik ve güvenliğe ihtiyaç duyduklarını kabul ederek onlara birtakım imkânlar sağladığını ve bu çerçevede öngörülen bazı koşulların yerine getirilmesi şartıyla bu bireylere çeşitli ödemeler yapılması yolunda düzenlemelere yer verdiğini hatırlatmaktadır. AİHM’e göre bireylerin iç hukuka göre sosyal yardım alma hakkının bulunduğu durumlarda bu ekonomik menfaatler 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi kapsamına girer (Moskal/Polonya, § 39). Öte yandan tartışma konusu ekonomik menfaate hak kazanmanın şarta bağlandığı durumlarda koşulun yerine getirilmemesi sonucu kaybedilen şarta bağlı hakkın, 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi anlamında mülk olarak değerlendirilmesi mümkün değildir (Moskal/Polonya, § 40) (Yeşim Bullock, § 29).

30. AİHM içtihatlarında basit beklenti ile meşru beklenti arasındaki fark -daha somut nitelikte olması, hukuki bir düzenlemeye ya da iç hukukta yerleşik ve istikrarlı bir yargı kararına dayanması gerektiğişeklinde vurgulanmıştır (Kopecký/Slovakya, § 52; Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi

Vakfi/Türkiye (k.k.), B. No: 22522/03, 9/12/2008) (Ertan Yılmaz, § 42).

31. Sonuç olarak AYM meşru beklentinin, objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklenti olduğunu (Selçuk

Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk, § 42), dolayısıyla Anayasa ve

Sözleşme’nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespitinin mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespitin, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapıldığını (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37), temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın

/

varlığının meşru beklentinin kabulü için yeterli olmadığını kabul etmektedir (Kemal Yeler ve Ali Arslan

Çelebi, § 37; Ertan Yılmaz, § 73)

32. Somut olayda 5510 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinde Kanunun yürürlük tarihinden önce 4/1(a) ve (b) kapsamında sigortalı olup yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle aylıkları kesilenlerin işten ayrılması ve yaşlılık aylıklarının yeniden bağlanması halinde, yeni aylıklarının

Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre hesaplanacağı şeklinde bir düzenlemeye gidildiği halde başvurana yeniden aylık bağlanırken bu hükmün göz ardı edildiği göz önüne alındığında başvuranın emekli aylığının 3 yıl 8 aylık süresi de eklenerek ödenmesi yönünde meşru bir beklentisinin olduğu kabul edilmiştir.

33. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye

-başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve ondan tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı verir (Mehmet

Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53).

34. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa’nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir.

Buna göre Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa’nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).

35. Somut olayda başvuranın yeniden bağlanan emekli aylığının hesabında emekli olduktan sonra geçen hizmetleri dikkate alınmamıştır. Başvuranın emekli aylığının söz konusu süreler dahil edilmeden ödenmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Mülke erişimin engellenmesi biçimindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına ilişkin genel kural çerçevesinde olduğu değerlendirilmektedir.

36. Diğer yandan, Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen

Anayasa’nın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife

Tarhan, § 62). Buna göre, başvuranın mülkiyet hakkına yapılan müdahale, anılan esaslar çerçevesinde öncelikle Kanunilik şartlarını taşıyıp taşımadığı yönünden incelenmiştir.

/

37. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlar yerine getirilmediği müddetçe Anayasa’nın 35. maddesinin ihlaline yol açacaktır. Bu itibarla sınırlamanın

Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen koşullara uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkına getirilecek sınırlamaların kamu yararı amacıyla ve kanunla yapılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt hukuka dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır.

(AYM,Bekir Yazıcı, B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 61, 62).

38. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu önceden öngörebilecekleri kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 56).

39. Somut olayda, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce 4/1-(a) ve (b) kapsamında sigortalı olup yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle aylıkları kesilenlerin yaşlılık aylıklarının yeniden bağlanması halinde, yeni aylıklarının Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre emeklilikten sonra geçen süreleri de dâhil edilerek hesaplanacağı açıkça düzenlenmiştir.

40. Bu durumda, başvuranın emekli olduktan sonra geçen hizmet süresinin yeniden bağlanan aylığının hesabında dikkate alınmamasının herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu hizmet süresinin dikkate alınmaması suretiyle başvuranın emekli aylığı tutarına yapılan müdahalenin kanunilik şartını taşımaması nedeniyle başvuranın mülkiyet hakkının ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

41. Yukarıda yer verilen çerçevede Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde, üç farklı statüde hizmeti bulunan ve emekli aylığı 2829 sayılı Kanun hükümleri gereği 5510 sayılı Kanunun 4/1-(b)

kapsamında bağlanan başvuranın, kamudaki görevinin sona ermesi üzerine yeniden bağlanan aylığının statüsünün tespitinde 2829 sayılı Kanun hükümlerinin esas alınması ve aylığının 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre bağlanması talebinin idarece reddedilmesi işleminde hukuka ve hakkaniyete aykırılık bulunmadığı, ancak başvuranın emekli olduktan sonra kamuda geçen hizmetlerinin, başvuranın yeniden bağlanan aylığının hesabında dikkate alınmaması işleminde hukuka ve hakkaniyete uygunluk bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme 42. 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Denetçiliği

Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “İyi yönetim ilkeleri” başlıklı 6’ncı maddesinde yer verilmiş olup; İdarenin Kurumumuz tarafından istenen bilgi ve belgeleri süresinde gönderdiği ve “makul sürede karar verme” ve “kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi” ilkelerine uygun davrandığı, yine idare tarafından şikâyetçiye makul sürede cevapların verildiği ancak şikâyetçiye verilen cevaplarda işleme karşı hangi sürede hangi mercilere başvurulabileceğinin gösterilmemiş olması sebebiyle “karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi” ilkesine uygun davranılmadığı görülmüş olup, idarenin bahse konu ilkelere de uygun davranması önerilmektedir.

VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT

43. 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca başvurunun Kurumumuz tarafından reddedilmesi hâlinde, durmuş olan dava açma süresi gerekçeli ret kararının ilgiliye tebliğinden itibaren kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. 21 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca ise tavsiye kararı üzerine otuz gün içinde herhangi bir işlem tesis edilmez veya eylemde bulunulmaz ise durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacak olup Nevşehir İş Mahkemelerinde yargı yolu açıktır.

VII. KARAR

Açıklanan gerekçelerle, BAŞVURUNUN KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE; Başvuranın 4/1-(b) kapsamında emekli olduktan sonra kamuda 4/1-(c) kapsamında geçen çalışma sürelerinin, kamudaki görevinden ayrılmasından sonra başvurana yeniden bağlanan emekli aylığının hesabında dikkate alınması yönünde işlem tesis edilmesi hususunda SOSYAL GÜVENLİK KURUMU

BAŞKANLIĞINA TAVSİYEDE BULUNULMASINA,

Başvuranın, kamuda geçen çalışmalarının 2829 sayılı Kanuna göre önceki çalışmalarıyla birleştirilmesi ve emekli aylığının 5434 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak bağlanması talebinin REDDİNE, Bu kararın BAŞVURANA ve SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞINA tebliğine,

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 20’nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, idare

tarafından bu karar üzerine tesis edilecek işlemin otuz gün içinde Kurumumuza bildirilmesinin zorunlu olduğunun idareye hatırlatılmasına, Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisince karar verildi.

Mehmet AKARCA

Kamu Başdenetçisi

/