2021 yılı Sayıştay Denetim Raporları

Şirketin, Öz Kaynaklarının yıllar itibariyle gerçekleşen zararlar nedeniyle karşılıksız kalarak eksi bakiye verdiği, bu nedenle Şirket aktiflerinin, kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamını karşılamadığı görülmüştür.

Aşağıdaki tabloda Şirketin yıllar itibariyle dönem kar ve zararları ile Öz Kaynak değişim tutarlarına yer verilmiştir:

Tablo 4: Yıllar İtibariyle Öz Kaynaklar Değişim Tutarları

Yıl

Ödenmiş Sermaye (TL)

Yedek Akçeler (TL)

Önceki Dönem Kar veya Zararları (TL)

Dönem Karı veya Zararı (TL)

Öz Kaynaklar (TL)

2019

41.000.000,00

1.660.503,48

0,00

-30.849.586,69

11.810.916,79

2020

41.000.000,00

1.660.503,48

-30.849.586,69

-60.308.501,02

-48.497.584,23

2021

41.000.000,00

41.615.503,48

-91.158.087,71

-51.689.337,90

-60.231.922,13

Tablodaki verilere bakıldığında, Şirket Öz Kaynaklarının son üç yıllık dönemde eksi bakiye verdiği, Şirket aktiflerinin toplam yabancı kaynakları karşılamadığı ve bu çerçevede sermaye ve yedek akçeler toplamının tamamının karşılıksız kaldığı görülmektedir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun sermayenin kaybı ve borca batık olma durumuna ilişkin “Çağrı ve bildirim yükümü” başlıklı 376’ncı maddesinde; şirket aktif toplamının, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulunun, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceği hususları düzenlenmiştir.

Anılan Yasa hükmünün uygulama esaslarını düzenleyen 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in 12’inci maddesinde, borca batık olma durumu, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması hali şeklinde tanımlanmış; 13’üncü maddesinde ise şirketlerin sermaye kaybı veya borca batık olma durumlarının, 6102 sayılı Kanun’un 88’inci maddesine göre hazırlanacak finansal tablolar esas alınarak belirleneceği belirtilmiştir.

Tebliğ’in geçici 1’inci maddesine 26.12.2020 tarihinde eklenen ifade ile borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, 01.01.2023 tarihine kadar; 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının dikkate alınmayabileceği ifade edilmiştir.

Şirket tarafından Tebliğ’in geçici 1’inci maddesi ile belirtilen ihtiyari giderlerin dikkate alınmaması ile yapılan hesaplamayla, 376’ncı madde kapsamında borca batık olma durumu oluşmamakla birlikte; Öz Kaynakların yıllar itibariyle eksi bakiye vermesinin Şirket faaliyetlerinin sürdürülebilirliği açısından risk oluşturduğu değerlendirilmektedir.

Yukarıda yer alan denetim tespiti üzerine, Şirket tarafından, Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle alınan tedbirler kapsamında 2020 – 2021 yılları müşteri sayısının ciddi düşüş gösterdiği, 2020 yılı içerisinde 31 gün, 2021 yılında ise 54 gün tam sokağa çıkma yasağı uygulandığı, gelirlerdeki düşüşlerin, gider tasarrufları yoluyla karşılanmaya çalışıldığı, fakat Şirketin maliyetlerinin büyük bölümünün sabit maliyetlerden oluştuğu, ve bu nedenlerle karlılıktaki düşüşün engellenemediği belirtilmiştir. Ayrıca, Şirketin yapmış olduğu talep üzerine İştirakler Koordinasyon Müdürlüğünün 10.12.2020 tarihinde İBB Meclisine yapmış olduğu başvuruda 70.000.000,00 TL sermaye artışı talebinde bulunulduğu, fakat söz konusu talebin İBB Meclisince 40.000.000,00 TL olarak kabul gördüğü, Şirketin ayrıca 11.10.2021 tarihinde yapmış olduğu 80.000.000,00 TL’lik sermaye artışı talebinin İBB Meclisinde görüşülmüş olup Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından halen değerlendirildiği ifade edilmiştir. Ayrıca Yönetim Kurulunun gereken iyileştirici önlemleri Genel Kurula 2022 yılı itibariyle sunacağı belirtilmiştir.

Ancak, Şirket tarafından yapılan açıklamalar üzerine önceki yıl verilerine bakıldığında, 2017 ve 2018 yılları faaliyet sonuçlarının olumsuz sonuç doğurmadığı (sırasıyla 1.664.918,93 TL ve 148.036,04 TL dönem karı), sermayedeki eriyişin pandemi ilanı öncesi dönemde 2019 yılı sonu itibariyle gerçekleşen 30.849.586,69 TL dönem zararı ile başladığı görülmektedir. Dolayısıyla Covid-19 salgınının Şirket faaliyetleri üzerinde olumsuz etkisinin olduğunu söylemek mümkün olmakla birlikte, meydana gelen zararları doğrudan salgın tedbirlerine bağlamak da mümkün değildir. Diğer taraftan her tacirin amacı kar elde etmek olduğundan, Şirket zararlarının sermaye artışı yoluyla telafisinin birincil politika olmaması gerektiği ve Şirket organlarınca iyileştirici tedbirlere öncelik verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.